Mehmet (Kasım) Cantürk o günleri şöyle anlatıyor:
Mehmet Kasım'ın yanına,eski bir sınıf arkadaşı,sesiz bir kuytu köşede yaklaşır ve eline bir gazete sıkıştırır.Fakat herhangi bir açıklama yapmadan uzaklaşır.Bunun sebebi;Çin hükümetinin,sokakta iki kişinin konuşmasını ve hatta selamlaşmasını bile yasaklaması,aksi hareketleri en ağır şekilde cezalandırmasıdır.
Mehmet Kasım,medrese tahsili görmüş,iyi derece Arapça,Farsça bilen Yarkent yakınındaki Çıvgan camiinde görev yapan bir imamdır.Aynı zamanda,geniş çevresi olan ve halk tarafından sevilen bir vatanperverdir.Mehmet Kasım,uzun süren tahsil hayatı sebebiyle,özgür dünya ülkeleri hakkında bilgilere sahiptir.Özellikle,Komünist Çin işgalinden önce,babası ile beraber İbrahim Hacim adlı bir çiftçinin sohbetlerinde Osmanlı İmparatorluğu ve İstanbul hakkında çeşitli bilgiler almıştı.Bahsedilen İbrahim haci komünist Çin işgalinden önce,Yarkent yakınlarında geniş toprakları olan zengin bir çiftçi iken,1900 lü yılları başında hacca gitmiştir.Çarlık dönemindeki,Rusya'nın başkenti Moskova'yı görmüş,bunun yanında Çarlık Rusya'sının idaresi altında bulunan Türk şehirlerini gezmiştir.Özellikle İbrahim Hacim'i etkileyen,I.Dünya savaşı öncesinde ziyaret ettiği,Osmanlı İmparatorluğunun payi tahtı,İstanbul'dur.İbrahim Hacim,birkaç hafta İstanbul'da kalmış,Osmanlı İmparatorluğunun büyüklüğü ve dünya siyasetindeki etkisini görmüştür.İbrahim Hacim,Doğu Türkistan'a döndükten sonra,seyahatleri sırasındaki izlenimlerini gizli toplantılarla halka anlatmıştır.Fergane,Oş,Nemengan,Semerkant ve Buhara gibi Rus işgali altındaki Türk illerindeki durumu incelemiş,durumlar hakkında Doğu Türkistanlı aydınlara bilgi vermiştir.Osmanlı İmparatorluğu içindeki Kars, Erzurum gibi şehirler ve özellikle İstanbul hakkında anlattıkları,Doğu Türkistan halkı üzerinde büyük etki yapmıştır.İbrahim Hacının anlattığı Sultan Ahmet meydanındaki mehter gösterileri ve asker talimleri Mehmet Kasım'ın hafızasında silinmeyecek izler bırakmıştır.
Eski sınıf arkadaşının Mehmet Kasım'a verdiği gazete,Komünist Çin hükümetinin resmi yayın organı olan Resmi gazetedir ve sadece Çin'li üst düzey yöneticilerinin eline geçebilmektedir.Burada Mehmet Kasım'ın komünist sempatizanı olduğu bildiği arkadaşının,resmi gazeteyi nasıl elde ettiği bilinmemektedir .
Mehmet Kasım,gazeteyi okuduğunda,1959 yılında Ağustos ayında,Çin diktatörü Mao ile Afganistan başvekili Muhammed Davut Şah arasında imzalanan,geniş kapsamlı bir antlaşmanın yayınlandığını görür;iki ülke ekonomik ticari,kültürel ve siyasi yönden birbirleri ile yakın ilişkiler kurmayı amaçlamaktadır.Fakat,Mehmet Kasımın ilgisini çeken ve pek çok Doğu Türkistanlının kaderini direk olarak etkileyen;sınırların karşılıklı olarak açılmasını öngören maddedir.
Antlaşmayı okuduktan sonra;Mehmet Kasım'da,bu maddeden yararlanarak Doğu Türkistan'ın bulunduğu zor durumu özgür dünyaya anlatmak için Afganistan'a hicret etme düşüncesi doğar.Bu amaçla ilk önce Gafur Hacim (Gafur Aydın) ile konuşmak ihtiyacını hisseder.Abdulgafur Kerim'in amcası tacirdir ve komünist Çin işgalinden önce Pamir yaylasında yaşayan Kırgızlar ile ticaret yapmıştır.A.Gafur Kerimde amcası ile beraber bir çok kez Pamir yaylasına gitmiş,yollar ve ulaşım hakkında bilgi sahibi olmuştur.Mehmet Kasım,güvendiği bir insan olan A.Gafur Kerim'e anlaşmadan bahseder. Böyle bir yolculuğun yapılabileceği hakkında fikir alışverişinde bulunur.A.Gafur Kerim'in olumlu yaklaşması üzerine,bir akşam beraber Yakup Hacim'in evine giderler.Ortak bir karara varıldıktan sonra,antlaşma hakkında bilgi almak için Afganistan'ın Pekin büyükelçiliğine mektup yazarlar.Yazılan mektubun cevabı yaklaşık bir aylık süre zarfında ellerine ulaşır.Afganistan Büyükelçisi antlaşmayı doğrulamıştır ve Afganistan'a göç etmek isteyenlerin bir dilekçe ile büyükelçiliğe başvurmaları gerektiğini bildirir.
Antlaşmanın doğrulanması ve şartların öğrenilmesinden çok gizl,i bir şekilde hazırlıklar başlar.Müslüman-Türk halkı gündüzleri kamplarda çalıştırıldığı için,antlaşmanın anlatılması ve fikrinin alınması amacıyla akşamları ev ziyaretini gidilir.Komünist Çin hükümetinin bu çalışmalardan haberdar olmaması gerekmektedir.Aksi takdirde çalışmaları engelleyebilirdi.İmam olan Mehmet Kerim'in çevresi genişti ve pek çok kişi ile ülkenin kötü durumu hakkında fikir alışverişinde bulunuyordu.Bu nedenle ilk önce,bu şekilde güvenilir tanıdıklara bilgi ulaştırıldı.Bu doğrultuda ilk önce,Sabık Ahun'un evine gidildi.Sabık Ahun öğretmenlik yaptığı dönemde,öğrencilere Türkiye'den Kurtuluş savaşından,Mareşal Fevzi Çakmak paşa'dan ve M.Kemal Atatürk'ten bahsettiği için tutuklanmış ve bir yıldır hapiste yatmakta idi.Bu nedenle Sabık Hacim'in gıyabında Afganistan Büyükelçiliğine mektup yazılır.Bu mektuptansonra da Sabık hacim serbest bırakılır ve çalışmalara katılır.
Mehmet Kasım,hatıralarını anlatırken,Yarkent yakınındaki Oduösten de yaşayan Mir Ahmet Nur Mehmetoğlu (M.Ahmet Göktürk) evine gidişlerinde bahseder.Ev sahibi olan Mir Ahmet Nur zengin olmak suçundan bir senedir hapistedir.Konunu açıklanmasından sonra hane halkı olan A.Gafur,(ilk olarak geçen Gafur Kerim ile ilgisi yoktur) Yolbars Nur Mehmet,Seyit Nisa Hanım (İsahan Törem Kızı) ve Ayşe hanım (İlacım Kızı) dilekçe yazmaya razı oldular.Bu dört kişi ve tutuklu bulunan Mir Ahmet Hacim için dilekçe yazılır.Bu arada Seyit Nisa Hanım,misafirleri için Umaç (Mısır unundan yapılan bir tür çorba) hazırlar.Ev sahibinin misafirlerine sunabileceği tek şey budur.Çünkü bütün ihtiyaç maddeleri karneye bağlıdır ve ayda bir kere,cuzi miktarda dağıtılmaktadır.Dağıtılan erzakta, hane halkının ihtiyaçlarını bile karşılamamaktadır. Bu nedenle,Seyit Nisa Hanım,misafirlerine Umaç ikram etmekle,büyük bir fedakarlık yapmıştır.Aynı zamanda da Türk misafirperverliğinin bir örneğini vermiştir.
Dilekçeler yazılır,fakat hane halkı dilekçeleri postaya vermeye cesaret edemezler.Çünkü,halk uygulanan ağır cezalar yönünden her şeyden tedirgin olur hale gelmiştir.En ufak bir şekilde işgalcilerin gözüne batmaktan,şüpheli biri olmaktan çekinmektedir.Aynı zamanda,böyle uzun bir yolculuk için,Komünist Çin hükümetine güvenilmeyeceği kanaati hakimdir.Bu nedenle yazılan dilekçeler A.Gafur ve Mehmet Kasım postaya verir.Çalışmalar,akşamları gizli olarak yapıldığı için pek verimli olmuyordu.
Gizlilik nedeniyle,anlaşma ve çalışmalar yalnızca Mehmet Kasım'ın tanıdığı kişilere ve onların yakın akrabalarına ulaşabiliyordu.Mehmet Kasım,bir gün Afganistan büyükelçiliğinden gelen mektubu okurken ,polis tarafından yakalanıp Reste karakoluna götürülür.Mehmet Kasım çalışmalarının anlamsız olduğunu ,bunun bir işe yaramayacağını söylerler.Bütün dilekçelerin Afganistan hükümeti tarafından kabul edilmesi durumunda bile,hiçbir kimsenin cesaret edemeyeceğini ima ederler.Hatta anne ve babasının kendisine bile inanmayacağını,göçe razı olmayacaklarını söylerler.
Mehmet Kasım'da ‘okun yaydan çıktığını düşünerek' ‘'Eğer sağ kolum bana karşı gelir,gelmem derse bilinki sağ kolum keserim''cevabını verir.Böyle bir cevaptan sonra ,polisler Mehmet Kasım'ı tartaklar ve serbest bırakırlar.Bu durumda işgalcilerin niçin böyle bir tutum içine girdikleri ve Mehmet Kasım gibi aktif bir kişiyi neden serbest bıraktıkları düşünebilir.Bunun sebebi,Afganistan Büyükelçiliğiyle yakın ilişkide bulunan bir kişinin tutuklanmasının,kurulmaya çalışılan Afganistan ile Çin hükümeti arasındaki yakınlaşmaya zarar verebileceği düşüncesi olabilir.Çin hükümeti bu olayda sadece gözdağı vermeye çalışmış,ama başarılı olamamıştır.İşgalcilerin düşündüklerinin aksine,hazırlıkların yapılması açısından olmuştu.
Bu olay yapılan çalışmalardan Komünist Çin hükümetinin haberdar olduğunu ortaya koymuştur.Bu nedenle,artık gizli olarak çalışmanın bir anlamı kalmamıştır.Çalışmalar hız kazanmış ve açık olarak HİCRET hazırlıkları yapılmaya başlamıştır.Mehmet Kasım'ın polisler tarafından götürülmeden önce okumakta olduğu mektupta,dilekçelerin ihtiva etmesi gerektiği konular ve kabul edilme şartlarının neler olduğu açıklanmaktadır.
- Etiketler: