Bağa
yerleştikten sonra,eskiden Yarkent,Hoten,Yenihisar gibi Doğu Türkistan'daki
şehirlere ticaret yapmak amacıyla gelen ve bizim bazı yaşlılarımızı tanıyan
Bedahşanlı tüccarlarla bizi ziyaret etmeye geldiler.Bizim durumumuzu
görüp,Bedahşan'dan bize kiralık evler tuttular.Bizler Bedahşan'ın muhtelif
mahallelerine yerleştik.Daha sonra gelen 2. kafilede,bizim yerleştirildiğimiz
bağa yerleştirildiler.Biz bir yandan kendi yerleşme meselelerimizle
uğraşırken,bir yandan da 2.kafilenin soruşturmasında yardımcı olmaya
çalışıyorduk.Tam bu sıralarda 3. kafilenin de sınırdan geçtiği bize ulaştı.
3.kafilede bulunanların çoğunluğunu ihtiyar
kadın,erkek ve çocuklardan oluştuğunu öğrendik.Kafile büyük sıkıntılarla
Afganistan'ın İşkaşim denen vilayetine ulaşmıştı.Bizden hemen Bedahşan Hakimine
(Valiye) başvurduk.Hakime 3.kafilenin durumunu ve çektiği sıkıntıları
anlatarak,bize onları getirmek için 2-3 vasıta verilmesini talep ettik.Bunun
üzerine Hakim Hudut muhafız komutanlığını ve İşkaşim'deki resmi makamları
arayarak,onlardan kafile hakkında bilgi aldıktan sonra,adamları bize 3 kamyon
tahsis edilmesini emretti.
O gün hemen İşkaşim'e doğru kamyonlarla yola
çıktık.3.kafileyi alıp geri dönmemiz tam bir hafta sürdü.Bu arada yerleşik olan
2.kafilenin bir kısmı evlere yerleştirilmiş,diğerleri hala bağda yerleşikti.Biz
de getirdiğimiz 3.kafileyi de o bağa yerleştirdik.Kafileyi yerleştirdikten
sonra bir heyet oluşturarak Bedahşan valisine yardımlarından dolayı teşekkür
ettik.3.kafileyi yerleştirdikten birkaç gün sonra 4.kafilenin yolda olduğu
haberi bize ulaştı.Biz de 4. kafile daha Afganistan'a gelmeden kafilenin
yerleşebileceği kiralık evler aramaya başladık.Bu kafileye Bedahşan, Gazne,
Kandahar,Katağan,Hanabat,Belh gibi şehirlerden kiralık evler ayarladık.4.kafile
Eylülün sonuna doğru Pamir yaylası üzerinden Afganistan'a giriş yaptılar.Kafile
Bedahşan'a gelir,gelmeden önce ayarladığımız yerleşim birimlerine yerleştirildi.
Aradan tam bir yıl geçtik ten sonra 1962 yılı
Eylül ayında Gazne,Kandahar ve Hanabat şehirlerine yerleşen 24 aileyi
Afganistan polis kuvvetleri Bedahşan'a getirerek Mazarı-Şerif denen
ziyaretgahın bahçesine yerleştirdiler.Bedahşan daki askeri kuvvetler tarafından
kordon altına alındılar.Bu hemşerilerimizin Eylül'ün 20 sinde Pamir yaylası
üzerinden tekrar Çin'e iade edileceğini öğrendik.Bu hemşerilerimizle (sanki
azılı suçluymuşlar) gibi bizleri dahi görüştürmüyorlardı.Ancak 18Eylül günü
Bedahşan Valisine derdimizi anlatabilme imkanı bulabildik.Valiye 24 ailenin
Çin'e gönderilmemesi için ricada bulunduk.ve 24 ailenin gitmemek için
kendilerini yerden yere vurduklarını ifade ettik.Vali,bu iş için elinden bir
şey gelmediğini,ancak hudut komutanının yardımcı olabileceğini bildirdi.
Bizde hemen hududa doğru yola çıktık.Bin bir
güçlükle komutan ile görüşme imkanı bulduk.Komutana durumu anlattık ve
ona''Bizleri Afganistan'dan illaki tavsiye edecekseniz,bizi Çinlilere teslim
edeceğinize siz kurşuna dizin daha iyi olur.Kanımız hiç olmazsa Müslüman
olanlar tarafından akıtılmış olur.Kanımız size helal olsun,sanmayın ki Çin'e teslim
edilirsek bize orada yaşama hakkı tanıyacaklar bizi sizlerin gözleri önünde
hemen sınırda kurşuna dizerler.Allah aşkına şu hemşerilerimizin durumuna bir
bakın'' diyerek ağladık.Komutan 60 yaşlarında yufka yürekli bir
insandı,anlattıklarımız karşısında gözleri yaşardı ve hemen yaverini çağırarak
ona,bizimle beraber gidip 24 ailenin durumunu yerinde inceleyeceğini söyledi.Ve
oradan bizimle birlikte Bedahşan'a doğru yola çıktı.
Bedahşan'a gelip 24 ailenin feryatlarını ve
kendilerini yerlere atarak çırpınışlarını görünce hıçkırarak ağlamaya
başladı.Ve hemen oradaki askerlere dönerek,kışlalarına dönmelerini,kendisinin
merkeze telgraf ve 2.bir emir bekleyeceğini söyledi.Askerler hemen kışlalarına
döndüler.Komutan bizlere dönerek hemşerilerimizi 2.emir gelene kadar misafir
etmemizi istedikten sonra,24 aileden oluşan topluluğa ‘'geçmiş olsun''diyerek
karargahına döndü. Bizlerde hemen aileleri evlerimize taşıdık.
Fakat yine de ‘'acaba bu durum tekrar edermi''?
diye içimize bir korku düşmüştü.Kendi aramızda bir istişare
yaparak,Afganistan'ın başkenti Kabil'e yerleşmeyi uygun gördük çünkü Kabil'de
bütün ülkelerin başkonsoloslukları vardı.Böyle bir durum tekrar ederse oradaki
herhangi bir başkonsolosluğa sığınırız diye düşündük.Kabil'e taşınma
işlerimiz,1963 ortalarına kadar sürdü Bedahşan'da sadece 10-12 aile kalmıştı.
Bu arada herkes geçim kaygısına
düşmüştü,kimilerimiz lokanta açtı,kimimiz doktor muayenehanesi açtı,kimimiz
saatçilik,kimimiz de fabrikalarda çalıştık.Yani sanatı olanlar kendi
dallarında,olmayanlarda fabrikada çalıştı.
Ama her gün gece saat 04'de Urumçi Radyosunu,Pekin
Radyosunun Uygurca yayınlarını ve Moskova Radyosunun Taşkent'ten Özbekçe
verdiği Doğu Türkistan haberlerini takip ediyorduk.Bu radyolardan dinlediğimiz
haberler bizleri çok üzüyordu,içimde devamlı bir şekilde Doğu Türkistan için
bir şeyler yapmanın ızdırabı,beni rahatsız ediyordu.
Bende dükkanımı kapatarak Kabil'deki Birleşmiş
Milletlerin UNESCO teşkilatına ait olan bir kütüphaneye giderek oradaki Arapça
ve Farsça eserleri araştırmaya başladım.Buradaki amacım ‘'Acaba vatanıma
yardımcı olacak bir şeyler yapabilirmiyim''duygusuydu.
Buradan edindiğim bilgilerle Kabil'de
yayınlanmakta olan Enes Gazetesine ‘'Doğu Türkistan'dan Hicret Etmemizin
Sebepleri''hakkında bir makaleyi
- Etiketler: