Afşin Selim
Gazeteci ve Yazar
Türkistan’lı Şehit Şair Abdülhamid Çolpan: sesleniyor
“Güzel Türkistan sana ne oldu?
Seher vaktinde güllerin soldu,
Çemenler solmuş kuşlar hem feryat
Hepsi mahzun, olmaz mı dil şad?
Bilmem niçin kuşlar uçmaz bahçelerinde
Birliğimizin sarsılmaz dağı
Ümidimizin sönmez çerağı
Birleş ey halkım, gelmiştir çağı,
Bezensin şimdi Türkistan bağı.
Davran halkım artık yeter bunca cevr ü cefalar
Bayrağını al, kalbin uyansın,
Kulluk, esaret kamilen yansın,
Kur yeni devlet düşman irkilsin
Yüce Türkistan ayağa kalksın...”
Çin istilası neticesinde, adına “Sinkiang” , yâni “Yeni Eyalet” denilen kâdim Doğu Türkistan, büyük Asya’nın bağrında adeta yetim, mazlum ve de mağdur bir edâ ile hüküm sürmekte. Çin’in kendine has “sızdırmazlığı” mevcut. Türlü zamanlarda işittiğimiz “Doğu Türkistanlılar, Çin’i protesto etti” haberlerine rağmen, tepki cılız kalmaktan öteye gidemiyor. Muhakkak vardır bir sebebi alameti... Keza, kimi “Kızıl Çin” bahsinden dolayı görmezden gelirken “orayı”, yazarı “milliyetçi” etikete maruz kalmamak adına susuyor! Basında malûm...Bir de işin ticari boyutunu düşünen, “tamamen duygusalcılar” var ki, onlar da Çin pazarıyla haşir neşir...
Çin için kazanılmış toprağın adı: Doğu Türkistan. Çin’in iki yüz küsür yıldır süregelen asimilasyon faaliyetleri, öz yurdunda paryalaştırılmış olan Doğu Türkistanlıyı göç istikâmetine sevk etmiş. Çinli’nin ipeğinden ziyade, pek şöhretli işkencesi de dünyaya nam salmış! Vahşiliklerini “nükleer deneme” minvalinde ispat etmişler! Şüphesiz, “maoizm”den alınma bir ifade peydah oluyor. Habire alfabesi değişen/değiştirilen Doğu Türkistanlının, harf hadisesi de manidar! “Haklarının iade edilmesini” talep eden Doğu Türkistanlılar, kendi topraklarında terörist-bölücü muamelesine maruz; “öteki” bir nevi... Bugün bizim burada “misafirleştirilmek” istenmemiz gibi yâni...
Haberlerde, beyanatlarda sıkça telaffuz edilir: “Doğu Türkistanlı teröristler...” Elinde yedi atmış beş bir silahı dahi yokken, Doğu Türkistanlı var oluşunun vebalini öder... Mühim olan, Doğu Türkistanlının petrolüdür, doğal gazıdır, kömürüdür... Çoğalma tehlikesine karşı da gerekli önlemler fazlasıyla alınmıştır; iyi ki “kısırlaştırma” vardır!
“Rus tehlikesi başımızın üstünde olduğu müddetçe, Doğu Türkistan bağımsız olamaz” der, üç efendiler: İsa Yusuf Alptekin, Mehmet Emin Buğra, Mesut Sabri Baykuzu. Şöyle devam ederler: “Rus nüfuzuna düşmemek şartıyla, Çin boyunduruğundan kurtulmak için evvelâ Çin’den büsbütün ayrılmadan, bir milli muhtariyet kurmak ve bu muhtariyet sayesinde milletin kültürünü, siyasi mefkuresini ve iktisadi seviyesini yükseltmek lâzımdır.”
İsa Yusuf Alptekin beyin tabiriyle, “unutulan vatan” ın adı: Doğu Türkistan! “Hür Gök Bayrak” dedikleri “yasaklı bayrak”larıyla, Uygurlu Müslüman Türklerinde bu kürre-i arz dahilinde var olduğunu haykırıyorlar zaman zaman...Hayat hakkı bu! “Müstakil Şarki Türkistan İslam Cumhuriyeti”ne tahammül edebilecek bir dünyalı arıyorlar etraflarında. Hem de bu dünyada! Çinlinin 19.eyaleti olmak istememenin bedelini ödüyorlar canlarıyla, mallarıyla... “Doğum Kontrol” tipi (zorunlu kürtaj meselâ) vahşi, insanlık dışı işkencelerden geçseler de “bizim günahımız Türk olmaktır” serzenişinin ne denli doğru olduğunu hatırlıyorlar bir kez daha. Tâ yüzyıllar öncesinden Batur Han’ın sesini işitiyorlar ânsızın: “Toprak milletimindir!”
Mesele, bölgenin bir bütün olarak idrak edilememesinden dolayı...
Efendime söyleyeyim; İsa Yusuf Alptekin Bey vefat etmeden evvel son yazısında şunu vurguluyor:
“Ya sessizce eriyip tarih sahnesinden silinmek veyahut topyekûn ayaklanıp kahramanca ölmek...”
Çin’li buna da karışamaz ya yahû!..
- 1591 defa okundu.